ROMA UYGARLIĞINDA MOBİLYA

Roma döneminin iç mekan düzenlemelerine ilişkin günümüze ulaşan somut veriler bulunmaktadır. Geniş bir alana yayılmış olan imparatorluktan tüm Akdeniz çevresinde, Yakındoğu’da, Avrupa’nın çeşitli yerlerinde çok sayıda yapı kalmıştır. Özellikle Vezuv Yanardağı’nın lavları altında kalan Pompei ve Herculaneum gibi kentler, bozulmadan korunmuş örnekleri barındırmaktadır. Roma’da varlıklı kesimin oturduğu müstakil villalar birbirinden geçilen iki iç avlu ve bunlara açılan odalardan oluşmaktadır. Atrium’ların en belirgin özelliği tavanda ortada yer alan açıklıktır. Işık ve hava girmesini sağlayan bu tepe penceresinin altında bir havuz bulunmaktadır. Bazı evlerde yağmurlu havalarda pencere kepenkleri kapatılmış, iyi havalarda ise ev halkı zamanını bu avlularda geçirmiştir. Misafirlerin de ağırlandığı bu mekanların duvarları canlı betimlemelerle süslenmiştir. Fresk, mozaik ya da boyama tekniğiyle yapılan bu resimlerin konuları doğal öğelerden toplumsal olaylara kadar büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Dışarı başka penceresi olmayan bu loş mekanlarda ve odaların duvarlarında yanılsamalı perspektifin kullanıldığı resimlere sıkça rastlanmaktadır. Bazıları tıpkı bir pencere doğraması gibi çerçevelenen resimlerde kırmızı ve sarı rengin egemen olduğu görülür. Roma evinde yer döşemesi olarak renkli mermer, sırlı seramik ve mozaik kullanılmış; bazı çok zengin evlerinde ise ahşap kısımlar altın yıldızla kaplanmıştır. Gösterişli ve parlak renkli perdelerin bölme öğesi olarak kullanıldığı, duvar resimlerinden anlaşılmaktadır. Romalıların mobilya anlayışı günümüze çok benzemekle birlikte, odalar, mobilya düzeniyle birlikte düşünülmemiştir. Mobilyalar gereksinime göre odadan odaya taşınmıştır. Bulundukları yerlerde ise duvar diplerine sıralanmışlardır. Roma’da kamu yapıları ve tapınaklar görkemli, renkli ve kubbe, kemer ve tonozlar sayesinde kesintisiz mekanlara sahiptiler. İç mekanda renkli mermerler, mozaikler, boyalı sıva yüzeyler sık kullanılmış, duvarlarda ve tavanda da gelişmiş bir ahşap ve taş işçiliğine rastlanmaktadır (Richter, 1966). Yunan mimarlığının mekanları yerini yalancı kolon ve pencerelere, duvar nişlerine ve bunların içine yerleştirilen çok sayıda mermer heykel, büst ve maska bırakmıştır (Boyla, 1997).

Görsel 1. Boulanger Gustave Clarence Rodolphe (1824-1888). Versailles, ch‚teaux de Versailles et de Trianon. MV5614.

Çapraz ayaklı metal tabureler Yunanlılar ve Romalılar arasında çok revaçtaydı. Ahşap olanları da kullanılıyordu. Önemli bir kişinin gezilerinde peşinden taburesini taşıyan hizmetkârlar gelirdi ve oturmak istediği zaman açıp
hazırlarlardı. Bazı rahlelerde olduğu gibi birbirini çaprazlayan çok sayıda çıtadan meydana gelen ayaklar bazı vazo resimlerinde görülmektedir. Bazı taburelerde ayakların etrafında döndüğü metal milin iki ucunda çaprazın ortasına gelen yerde kabartma motifli bir daire mobilyayı süslerdi. Çapraz ayaklar Roma’da çoğu kez düz değil de kavisli olurdu. Karşıdan bakıldığında birbirine bağlanmış iki yarım çember gibi görünürdü. Bu biçim ayakların bir kısmı açılır kapanır değil sabitti. Böyle sabit çapraz ayaklı iskemle ve koltuklar da vardı.

Yunan ve Roma’da oturma elemanları çok çeşitlenmişti. Özellikle Roma’da mobilyalar eskilere göre daha yaygın bir şekilde kullanılan araçlardı. Helenistik dönemden itibaren koltuklarda süs unsurlarının arttığı görülür. Ahşaptan yapılan küçük pirinç ya da tunç heykeller koyulur, tornada çekilmiş ayakların ucuna aynı metallerden parçalar eklenirdi. Bazılarında kolçakların ucu çeşitli hayvan başları, arkalıklarının üst tarafı ise tepe tomurcukları ile süslenirdi. Roma duvar resimlerinde iki üç kişilik koltuklar da görülür. Romalılar zamanında bile oturma mobilyalarında genellikle sabit döşeme yerine şilte ve yastıklar yumuşaklığı sağlıyordu. Oysa Asur ve Pers mobilyalarında sabit kumaş ya da deri döşemeler vardı.

Görsel 2. Kline ayağı süs detayı (Kaynak: https://www.metmuseum.org/art/collection/search/249232 Son Erişim Tarihi: 10.12.2020)

Büyük, sağlam masalar ilk olarak Roma’da kullanılmıştır. Bunlar yemek masası değildi; servis mobilyası olarak duvara dayanırdı. Bunların arasında iki uçta levha biçiminde oymalı mermer ayaklı olanlar daha çok
bahçeler için yapılırdı. Yetkin bir işçilikle oyularak süslenmiş bu tür levha ayaklardan bazıları günümüze kadar kalmış ve çeşitli dönemlerde mobilya ustaları için ilham kaynağı olmuşlardır. Duvar önünde kullanılan masalar
arasında konsollar da Roma’nın mobilyaya katkılarındandır. Günümüzde de var olan bu mobilyanın üç uzun kıvrımlı ayağı olan bir örneği bir mezardan çıkarılan bebek evinde görülür. Dört köşeli, birbirine gergilerle bağlı dört ayaklı masalar yaygın olarak üretiliyordu. Ahşap, metal, mermer ve hasır gibi çeşitli malzemelerden yapılan masa tablaları lacivert, akik, firuze, değişik renkte metal ve mermerlerle kakma, marketri gibi yöntemlerle süsleniyordu.

Yunan ve Roma’da iskemle, koltuk ve kanepeler Mısır’a göre daha yüksekti. Ayak altına koymak üzere küçük taburelerden başka kutular da imal ediliyordu. Bunların üzerine yastık da koyuluyordu. Roma’dan günümüze kadar varlığını koruyan bazıları katlanabilir özellikte yapılmış metal sehpa, çiçeklik ve kandiller tasarımda ve malzemeyi işlemede çok yaratıcı ve becerili olduklarını kanıtlar. Yunanlılardan alınmış bir gelenekle küçük servis elemanları ve masalarda aslan, boğa, kurt vb hayvanların arka bacağı gibi kıvrımlı ve pençeli ayaklar göze çarpar.

Görsel 3. (Kaynak: https://www.christies.com/lotfinder/Lot/an-italian-white-marble-centre-table-after-6169744-details.aspx Son Erişim Tarihi: 10.12.2020)


Roma’nın mobilyaya önemli bir katkısı kapaklı ve raflı dolaplardı. Yüzeyleri çerçeveli levhalarla meydana getirilmiş olan bu dolaplarda mimariden kopya edilmiş kolon, alınlık ve korniş gibi birçok unsur bulunurdu. Bu büyük
dolapların ayakları görülmeyecek kadar kısa, ya da bir baza gibiydi. Romalıların önceki uygarlıklara göre farklı bir tutumu vardı. Mobilya zenginlere özgü bir ayrıcalık değildi; daha yaygın bir kitle bu eşyadan yararlanabiliyordu.

Görsel 4. Roma sandığı (Kaynak: https://exhibitions.kelsey.lsa.umich.edu/oplontis-leisure-and-luxury/strongbox.php# Son Erişim Tarihi: 10.12.2020)

Roma usulü kapaklı ve raflı dolaplar kiliselerde bulunurdu. En çok kullanılan depolama mobilyaları sandıklardı. Çeşitli boyutlarda yapılırlar ve aynı zamanda banko, masa, sehpa vb. yerine de kullanılırlardı. Beylikler arasındaki devamlı savaşlar yüzünden güvenli bir yaşam söz konusu değildi. Sık sık baskın ve yağma tehlikesi ile karşılaşan insanların kaçarken bütün eşyalarını içine koyup yanlarında götürdükleri mobilya sandıktı. Yerinden kaldırılamayacak kadar büyük ve hantal sandıklar da vardı. Özellikle kiliselerde yer alan bu tiplerde
güvenlik için her birinin anahtarını bir başkasının taşıdığı bir kaç demir kilit bulunurdu.

Görsel 5. Cathedra (Kaynak: https://www.britannica.com/topic/cathedra Son Erişim Tarihi: 10.12.2020)

Roma Uygarlığının önemli oturma mobilyalarından biri “Cathedra” olup; bu iskemle “klismos” iskemlenin değiştirilmiş şeklidir (Demirarslan, 2011:303). Diğer önemli oturma mobilyası ise “Curule” isimli iskemledir ve bu iskemle çapraz ayaklı, oturma yeri minderli, arkalığı kavisli bir oturma elemanı olup Rönesans döneminde de yaygın şekilde kullanılmıştır. Bu iskemlenin tabure şeklinde olanları da mevcuttur (Namicev ve Shopova, 2018:24).

Görsel 6. Curule (Kaynak: https://www.wikiwand.com/en/Curule_seat Son Erişim Tarihi: 10.12.2020)

Ege ve Yunan mobilya sanatında Helenistik dönemdeki zariflik ve formların elde edilişindeki titizliğin Roma’da üretim teknikleri açısından daha da geliştirildiği gözlenmektedir (Blanck, 1999:81). Askeri seferlerin çok sık yapılmasından dolayı da portatif ve açılır- kapanır mobilyaların fazlalığı dikkati çekmektedir. İç mekân oturma mobilyasının yanı sıra yukarıda da bahsedildiği üzere bahçe mobilyaları da yapılmıştır. Mobilyada tunç dışında ağaç, taş süslemeler ile gümüş ve fildişi kakmalı ayaklar sıkça görülmektedir. Mobilyada torna işçiliği kullanılmış olup
Roma mobilyasının torna işçiliğinde usta olan Mısır mobilyasından başlıca farkı, yivlerde daralmanın kırılma limitine kadar yaklaşmasıdır. Mobilya ayakları torna ile oldukça inceltilmiştir. Torna kullanımı sayesinde hatların incelmesiyle mobilya hantallıktan kurtulmuş ve zarif bir şekle bürünmüştür. Dinlenme ve oturma mobilyası olarak Yunan Uygarlığında olduğu gibi “kline” olarak isimlendirilen sedirlerin yapıldığı görülmektedir. Klinelerin yapımında tunç, fildişi ve iyi kalite mermer kullanılmıştır. Pompei ve Herculaneum’da çok değerli klineler günümüze dek gelebilmiştir (Blanck, 1999:82). İki kişilik yemek kanepeleri de “Biklinium” adını almıştır (Kurtoğlu, 1986:74). Bu kanepeler kalabalık ziyafetlerde bir tarafı servis için açık bulunmak üzere masanın üç yanına konulmaktaydı. Yüksek olarak yapılan bikliniumlara tabure yardımıyla çıkılmaktaydı.

Görsel 7. Kline (Kaynak: https://www.metmuseum.org/art/collection/search/249232 Son Erişim Tarihi: 10.12.2020)


Roma mobilyasının bu denli gelişmesinde hiç kuşkusuz marangozların önemli bir payı bulunmaktadır. Marangozların yüksek kaliteli araçlara sahip oldukları bilinmektedir. Romalı marangozların kullandığı rendeler, keskiler, keser ve testereler ve ölçme aletlerinin hepsi günümüze dek gelmiştir. Buluntular arasında veya betimlemelerde hiç torna tezgâhı ile karşılaşılmamış olsa da özellikle mobilya bacaklarının yapımında torna kullanıldığı aşikârdır. Yumuşak kayın ağacını sandalye, masa ve kaplama yapımında kullanan Romalılar, pek çok ağaç türünü kullanım ve işleme kolaylığı nedeni ile tercih etmişlerdir (Deighton, 2000). Roma dönemine ait oturma mobilyaları Rönesans döneminde ve 19. yüzyılda Neoklasik dönemde yeniden ele alınmış, yorumlanmış ve tasarımda etkili olmuştur.

Görsel 8. A Roman Feast; Roberto Bompiani (Italian (Roman), 1821 – 1908); late 19th century; Oil on canvas; 127 x 163.8 cm (50 x 64 1/2 in.); 72.PA.4

KAYNAKÇA

Blanck, H. (1999). Eski Yunan ve Roma’da Yaşam, İstanbul: Arion Yayınevi.

Boyla, O. (2012). Mobilya Tarihi. İstanbul: Eronus Books.

Deighton, H. (2000). Eski Atina Yaşantısında Bir Gün, İstanbul: Homer Kitabevi.

Demirarslan, D. (2019) Antik Dönemde Oturma Mobilyasının Öyküsü ve Tarihsel Süreçteki Yansımaları, SDÜ ART-E, Cilt:12 Sayı:23

Kurtoğlu, A. (1986). ”Mobilya Stiilerin Tarihi Gelişimi”, İ:Ü: Orman Fakültesi Dergisi, Seri B, Cilt 36, Sayı 3, s. 70-91.

Namicev, P. , Shopova, E. (2018). Comparative Analysis of Antique Furniture With Regard To The Scandinavian Design. Journal of Princess Management – New Technologies, International Vol. 6, No. 2, s.21-29.

Tavşan, F. (2002), İç Mekan Stillerinin İncelenmesinde Sistematik Bir Yaklaşım Önerisi, Trabzon.

Yorum bırakın